Ledun İlmi
Ledün konusunda birçok insanın bilgisi yoktur. Neredeyse hiç kimse ledün nedir, ne işe yarar bilmez. Bu yüzden bende bu yazımızda sizlere Ledün ilmini anlatmaya, ledün ilmi ile yapılabilecekler nedir bunları açıklığa kavuşturmaya çalışacağım. Umarım bu şekilde kafanızdaki soru işaretlerini giderebilirim. Lafı daha fazla uzatmadan konuya girelim.
ledun ilminin sırları
Ledün ilmi, Allah bilgisi ve sırları, hakîkat ilmi, bâtın ilmi,
gayb ilmi gibi anlamlara gelir. Bu ilim çalışılarak kazanılan bir
ilim (kesbî) değil, Allah vergisi olan (vehbî) bir ilimdir.
Kur’ân’da, Kehf Sûresi, 65. âyet’de bu ilim hakkında “bizim
katımızdan, bizim tarafımızdan bir ilim” ifâdesi kullanılmıştır.
“Ledün ilmi” ifâdesi de buradan gelir.
Allah’ın Hz. Muhammed (sav)’e bildirdiği gerçekler, üç
grupta ele alınır:
Birinci gruptaki gerçekler, sâdece Hz. Muhammed (sav)’e
özel olduğu için bu bilgiler, Allah ile Hz. Muhammed (sav)
arasında bir sır olarak kalmıştır. Böyle gerçekleri Hz.
Muhammed (sav) ashâbından hiç kimseye bildirmemiştir.
Allah ile Hz. Muhammed (sav) arasında böyle bildirilmesi
uygun olmayan, bildirilse bile anlaşılma imkânı bulunmayan
gerçeklerin varlığı, bâzı hadîslerden anlaşılmaktadır.
Nitekim Hz. Muhammed (sav) ashâbına:
“Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz; az güler, çok
ağlardınız.” (Buhârî, Küsûf, 2), buyurmuştur.
Diğer bir hadîsinde de:
“Benim Cenâb-ı Hakk ile öyle anlarım olur ki, onlara ne
bir mukarreb melek ne de herhangi bir resul vâkıf olamaz.”
(Münâvî, Feyzü’l-Kadir, IV, 8), buyurmuştur.
İkinci grup gerçekler ise ancak aklen ve rûhen yükselmiş,
“havâs (seçilmiş kullar)” veya “havâssü’l-havâs (seçilmişlerin
de seçilmişi olanlar)” diye tanımlanan kişiler tarafından
kavranabilir. Bu gruptaki gerçekleri, Hz. Muhammed (sav),
Hz. Ebû Bekir ve Hz Ali gibi bâzı büyük sahâbeye
bildirmiştir. Bu gerçekler yazıya döküldüğü zaman birçok
kişinin bu konuları anlayamamaları veya yanlış anlamaları
endişesiyle ve bunun sonucunda da hataya sürüklenme
ihtimalleri nedeniyle herkese anlatılmamıştır.
Üçüncü grup hakîkatler ise, şer’î gerçeklerdir. Bu gruptaki
bilgiler hakkında, bütün insanlık âleminin, îman ve amel
mükellefiyeti vardır. Bu sebeple de Allah bu hükümleri asgarî
seviyedeki kullarını da dikkate alarak, onların da güç
getirebileceği bir şekilde takdîr etmiştir. Bu bilgiler herkese
bildirilmiştir.
Hz. Muhammed (sav) tarafından ehil olan kişilere
anlaşılması güç birtakım hakîkatlerin bildirildiği ve bunların
pek çoğunun da sırf sadırdan sadıra (gönülden gönüle, dilden
dile) iletildiği bilinmektedir. Çünkü bunlar, herkese gerekli
olmadığı gibi, pek çok kimsenin anlayamayacağı gerçeklerdir.
Bu konuları anlama yeteneğinde olan kişilere bu bilgilerin
aktarılması, herkese söyleyerek değil, çoğu kez sadırdan
sadıra, yâni ehil bir kişiden, diğer bir ehil kişiye aktarılması
şeklinde gerçekleştirilmiştir.
Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali’den başka sahâbeden İbn-i
Mes’ûd, Ebû Hureyre, Muaz bin Cebel ve Hâris bin Mâlik gibi
bâzı kişilere de bu özel sır (gizli) bilgiler verilmiştir.
Allah, ikilik ve çokluk bilincinden kendisini kurtarabilen
kullarının kalblerine, gözlerin görmediği, akla hayâle
gelmedik birçok lutuflarda bulunur. bir diyer adıda ilmi ledun dur.
Bu ilmi her medyum bilmez ve uygulayamaz. ömer aydın hocamız bu ilimdede muazzam bilgi sahibidir.